• Hakkari33 °C
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Kaçmaz, Mimar Sinan'ın deprem tekniğini örnek gösterdi
11 Ağustos 2025 Pazartesi 14:43

Kaçmaz, Mimar Sinan'ın deprem tekniğini örnek gösterdi

Emekli Hakkari ve Kocaeli Meteoroloji Müdürü Sefer Kaçmaz, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin 26. yıl dönümünde yaptığı açıklamalarla, depreme daha dayanıklı yapılar ve doğru şehirleşme için Mimar Sinan'ın tekniklerini örnek gösterdi.

Kaçmaz, "Deprem şehitlerimizi anarak, Mimar Sinan'ın statik mantığıyla yapılar inşa etme" çağrısında bulundu.

Konuşmasına 17 Ağustos 1999 depremini ve sonrasında yaşanan felaketleri hatırlatarak başlayan Kaçmaz, şu açıklamayı yaptı:

"17 Ağustos 1999'da saat 03.02'de meydana gelen ve merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan 7,4 büyüklüğündeki deprem, Marmara Bölgesi'nde ve Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedilmişti. Türkiye'nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biri olan 17 Ağustos 1999'da meydana gelen depremde, resmi raporlara göre 17 bin 480 kişi öldü, 23 bin 781 kişi yaralandı. 285 bin 211 ev, 42 bin 902 iş yeri de hasar gördü.

Felaketin ardından yaklaşık 16 milyon insan depremden değişik düzeylerde etkilenmiştir. Bu depremlerin ardından 2011’de Van’da, 2019’da İstanbul’da, 2020’de Manisa, Elazığ, Van ve İzmir’de meydana gelen depremler ise yeni felaketler konusunda bizleri uyarmıştır. 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaklaşık 14 milyon yurttaşımız etkilenmiş; resmi verilere göre 50 binin üzerinde yurttaşımız hayatını kaybetmiş, 100 binin üzerinde yurttaşımızın yaralanmasına neden oldu.

Bilindiği üzere ülkemizde depremlerin ardından yıkılan binalar binlerce can ve mal kaybına sebep oluyor. Yapılan yeni binaların bile yıkıma uğraması, teknolojinin bu kadar ilerlemiş haliyle inşa edilen yapıların en ufak sarsıntıda yerle bir olması hala gerekli tedbiri alamadığımızın en bariz göstergesidir.

Sosyal medyada binaların sağlamlığı için Japon mühendislerin kullandıkları tekniklere bakılması öneriliyor. Oysa biz kendi tarihimize baksak yüzyıllardır yanı başımızda duran ve en büyük örneğimiz olması gereken büyük usta Mimar Sinan ve eserleri bize yol gösterici olacaktır. Yeter ki yönümüzü ona çevirelim. Yüzyıllar önce yaşayan Mimar Sinan'ın eserlerinde kullandığı yöntemler, yapılarının depremlere ve çeşitli darbelere karşı çok daha sağlam olmasını sağladı.

Peki, Mimar Sinan'ın eserlerinin bu kadar sağlam olmasının nedeni nedir? 500 yıl önce Mimar Sinan, çağının ötesinde bir dizi teknik kullanarak görkemli mimariler inşa etti. Depreme karşı anti sismik tasarım, gizemli bir harç formülü ve bilinmeyen bir matematik işlemi sonucunda çağının tüm yapılarından daha yüksek minareler, hiçbir taşıyıcı sütunu olmayan dünyanın en büyük kubbesi, ses hızını dört kat yavaşlatan akustik tasarım ve daha nice teknikler ve dayanıklı yapılar…

Gelin Yapılarımızı Mimar Sinan’ın statik mantığıyla inşa edelim
Mimar Sinan, 16. yüzyıl Osmanlı'sında 9 milyon kilometrekarelik bir coğrafyada 400'e yakın eser inşa etti. Sinan, gençliğinde yeniçeri olarak katıldığı birçok seferde dünyanın en görkemli yapılarını yakından görme fırsatı buldu. 50 yaşına kadar dünyanın farklı coğrafyalarında antik yapıları inceledi, notlar aldı ve Romalıların dev kubbeler inşa etmesinin sırrını da çözdü. Süleymaniye devasa boyutlarına rağmen yapılışının üzerinden geçen 5 asırda 15'i 5.5 şiddetinin üzerinde olan 89 depremden hiç hasar almadan çıktı ve sadece 4 kez restore edildi.

Depremlere karşı direncin ilk şartı doğru zemin, doğru temeldir
Sinan, önce yüzeydeki toprak tabakasını kaldırdı ve kayalara yaklaştı. Daha sonra 30.000'e yakın kazık çaktırarak bu kazıkların üzerine tonlarca ağırlıkta bloklar koydurdu ve iki yılı aşkın bir süre, bu kazık temel tekniği, dünyanın ilk 7 yıldızlı oteli Burc el-Arap’ın inşaatında da kullanıldı. 321 metre yüksekliğindeki dev bina, Dubai'nin yumuşak kumlu zeminine temelindeki 230 tane devasa beton kazık sayesinde dikildi. Mimar Sinan aynı tekniği 500 yıl önce kullandı.

Dev kazıklar çaktırıp kayalar kullanarak iki yıl boyunca toprağa metrekare başına 10 ila 15 tonluk bir basınca maruz bıraktı. Bu, inşa edeceği caminin zeminine uygulayacağı basıncın tam iki katıdır. Süleymaniye tamamlandığında tam 68.000 ton ağırlığa ulaşacaktı. Yani 6 Eyfel Kulesi'nin toplam ağırlığından bile daha fazla idi, Binanın, zemin suyundan yalıtımını sağlamak için, suların havalandırma kanallarına toplanarak buradan Haliç'e tahliyesini sağladı.

Bu yapı birçok teknik açıdan Süleymaniye'nin bir kopyasıdır. 370 metre uzaklıktaki Haliç'e uzanan bu drenaj hattı, yüzyıllar sonra bile binanın temelinin kuru kalmasını sağlıyor. Süleymaniye'nin çevresinde tam yerleri bilinmeyen çok sayıda hava kanalıyla bu kanallar besleniyor ve iklimlendirmeyi de sağlıyor. Peki, yapının altındaki bu çok sayıdaki boşluk, temeli zayıflatmış olmuyor mu? Aksine, temele ulaşacak suları kestiği için taşıyıcı sistemi daha güçlü kılacak bir yapıya dönüştürüyor.

MİMAR SİNAN’IN DEPREMLERE KARSI GİZEMLİ TEKNİKLERİ
Osmanlı mimarisinde yapıların temel dolgu malzemesi Horasan harcıdır. Bu, Mısır piramitlerinden beri kullanılmakta olan bir karışımdır. Baskı altında sertleşir, sallantıda esner. Mimar Sinan da Horasan harcını kullandı fakat içeriğini değiştirerek. Klasik Horasan harcının içinde kil ve kum karışımından elde edilen "agrega" bulunur ve yapıya sertliğini kazandırır.

Dolgu malzemesi olarak da kireç ve su kullanılır. Karbonlaştırmayı hızlandırmak ve esneklik kazandırmak içinse organik bileşenler kullanılır. Bunlar o çağlarda bulunabilen peynir, süt, pamuk ve yumurta akıdır. Mimar Sinan ise kendi harcında, proteini daha fazla olan devekuşu yumurtasının akını kullandı. Harcına "soğan" ekledi.

Yani doğal kükürt bileşeni! İşte bu özel karışım sayesinde klasik Horasan harcından neredeyse iki kat dayanıklı özel bir harç elde etti. Binanın toplam ağırlığının yarısından fazlası, yani 36.000 tonluk yük bu duvarların üzerine biniyor.

Duvarlar kendi ağırlıklarıyla birlikte tepesindeki ana kubbenin ağırlığını da taşıyor. Sinan'ın kalfası İsa Muhammed Efendi ve Mehmet İsmail Efendi, ondan öğrendiklerini çok daha uzaklara taşıyarak. Dünya harikası Taç Mahal’i inşa ettiler. Edirne’den Van gölü kıyısındaki Hüsref Paşa külliyesi ve camii gibi yüzlerce eser inşa etti. Günümüzdeki yapılar depremde kolaylıkla yıkılırken Mimar Sinan'ın eserleri neden yıkılmıyor?

GELİN TEKNİK AÇIDAN DÜNYA HARİKASI YAPILAR YAPALIM
Bunun için biz de Mimar Sinan gibi çok yönlü düşünüp şunlara dikkat etmeliyiz;

1) Kocaeli, il olarak iki denize kıyısı olan, bir gölü, bir göle komşu, barajları ile nemli iklime sahip bir yer, İzmit Körfezi bir iç deniz, yıllık ortalama %71 nemlilik oranına sahiptir. Bina yapımında nemin etkisi, deniz suyu etkisi, genleşme farkları ve zemin sağlamlığı gibi faktörler depremsel bir bölgede olduğumuz için mutlaka göz önüne alınması gereken konulardır.

2) Binamıza nemin çok zararları vardır, ıslanma kuruma ve donma çözünme korozyona sebep olur. Beton, duvar ve sıvada aşınma, ayrışma, parçalanma, oyulma gibi korozyona bağlı sebeplerle yapı elemanları etkilenir ve depreme dayanıksız hale gelebilir.

3) Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, denize yakın binalar için deniz suyu ve havaya karışan etkisi ile deniz suyundaki tuzlar; klorür, sülfat, karbonik asittin varlığı betonda kimyasal çözünmeye ve ayrışmalara sebep olur.

4) Bina yapımında kullanılan malzemelerden demirin görevlerinden en önemlisi binanın bir bütün olarak kalmasını sağlamasıdır. Özellikle yatay kuvvetlere karşı direnci demir sağlar. Bu sebeple yapıda kullanılacak demir paslanmış olmamalıdır. Ve uygun miktarda kullanılmalıdır. Rutubetli iklime sahip yerlerde stok edilmiş demirlerin paslanma riski vardır. Demirler uygun ortamda yağmurdan sıcak-soğuk hava farkından korunmalıdır. Üzeri kapalı şekilde saklanmalıdır. Yağlı, paslı demirleri inşaat işlerinde kullanmamalıyız.

5) Binalarımızın temelinden aldığı nem de binaya zarar verir. Topraktaki fazla nem drenajla dışarı atılmalıdır. Ayrıca binanın toprağın altında kalan kısımları olabilir; özellikle bodrum katlarında rutubet, küf ve su sızdırma problemlerini baştan önlemek için buralara binanın dışından toprağın atlında kalan kısımları için bitümlü malzeme ile su ve nem yalıtımı yapılmalıdır.

6) Sıcak ve soğuk hava farkının da binaya zararı vardır. Hem genleşme farkından dolayı ayrışmaya sebep olur hem de binanın adeta çiğ damlası tutması şeklinde nemlenmesine sebep olur. Bu sebeple isi ve nem yalıtımının sağlamak için uygun malzemelerle mantolama yapılmalıdır.

7) Nemli küflü bir evde oturmak çocuklarda ve yetişkinlerde solunum yolu hastalıkları ve devamlı halsizlik gibi şikâyetlerin yanı sıra birçok hastalığa sebep olabilir.

8) Nem sadece binaya ve içinde yaşayan insanlara değil evdeki elektronik eşya ve sunta gibi malzemelere de zarar verebilir, kıyafetlerin dahi küflenmesine sebep olabilir.

9) Büyük yerleşim alanları çökük alüvyon arazilere kurulmamalı, buralar hem zemin olarak genelde daha kötü, hava akışı daha az hem de daha nemli yerlerdir. Hâkim rüzgâr yönüne göre mahaller kurulmalı ve caddeler açılmalı, havadar, yoğun trafiğin olmadığı yerler, nispeten yüksek araziler insan yerleşimine daha uygundur.

10) Ülkemiz dünyanın en aktif deprem kuşağındadır. Depremlerde can kayıpların yüzde 95’i yapısal olup, birçok yapının yıkılmasının asıl nedeni korozyondur. Büyük bir depremde korozyona uğramış bir binanın ayakta kalması mümkün değildir. Onun için nemi betonla değil, yeşil alanlarla dengelemeliyiz.

Bu haber toplam 29 defa okunmuştur
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
İHALE İLANLARI
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Hakkari Halkın Sesi Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Haber Yazılımı: CM Bilişim